Türkiye Gazetesi müellifi Fuat Uğur, bugünkü köşe yazısında “elektrikli traktör” bahsiyle ilgili başına gelenleri yazdı.
Konuyla ilgili daha evvel yazmış olduğu bir yazı yüzünden Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın kendisine “tetiktçi” diyerek dava açtığını belirten Uğur, ” Bakan Varank haciz kararı çıkartarak 21 bin 650 lirayı tahsil etmek üzere icra takibi başlattı” sözlerini kullandı.
Fuat Uğur’un yazısı şöyle:
“Beni takip edenler ve bilenler sık sık şu soruyu yöneltiyorlar:
“Elektrikli traktör için çok yazı yazdınız. En son Ziraat Bankası ile traktör üreticisi Başkan Yol’un, Ziraat-Yol ismiyle ortak olduğunu ve üretime hazır hâlde beklediklerini belirttiniz. Niye üretime geçilmedi?”
Ne olduğunu ve gerçeği yazamadım şimdiye dek lakin bir gün, daha rahat konuşabileceğim ve yazabileceğim vakit dilimlerinde bunu anlatacağım. Yalnızca şunu söyleyeyim, elektrikli traktör üretime hazır ve bekliyor. Lakin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından açılışı yapılamadığı için bir türlü üretime başlayamıyor. Bu açılış neden yapılmıyor, ne mâni var bilmiyorum ve anlayabilmiş değilim.
Tam bir buçuk yıldır bantta beklemekte olan elektrikli traktör geçtiğimiz haftalarda yeni Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci’nin kelamlarıyla tekrar gündem oldu. Gazeteciler “Elektrikli traktör ne vakit üretime geçecek” diye sordular. Kirişci “Elektrikli traktör benim ilgi alanımda değil. Elektrikli traktörü gerekirse TOGG yapar” diye karşılık verdi.
Çok enteresan bir yanıttı.
Oysa her aksamıyla ve modülüyle, YAZILIMIYLA YERLİ OLAN elektrikli traktör üretimine bildiğiniz üzere eski Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli öncülük etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan üretilen prototipleri tam iki sefer tarlada şahsen kullanarak test etti. Zira elektrikli traktörün TARIMLA DİREKT MÜNASEBETİ vardı.
Ama artık öğreniyoruz ki elektrikli traktör Sayın Bakan Vahit Kirişci’nin “ilgi alanı”na girmiyormuş.
Çiftçinin mazot kaynaklı maliyet girdileriyle canının yandığı, tedarik zincirinde daima akaryakıt maliyetlerinin gündeme getirildiği şu devirde tarım eserlerindeki fiyat artışları sanki ilgi alanında mı Sayın Bakan’ın onu merak etmekteyim. Halbuki elektrikli traktör bir buçuk yıl öncesinden çiftçiye ulaşsaydı çok farklı olabilirdi her şey.
Neyse, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan elektrikli traktörü iki sefer test ettikten sonra işler hızlandı fakat bir de baktık ki Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank mazotlu traktör üreten sanayicilerle bir ortaya gelip onlarla elektrikli traktörü konuşuyor. O toplantıya katılanların hiçbirinin bu türlü bir aracın YAZILIMINI üretebilecek ne bilimsel altyapıları ne de insan güçleri var meğer.
Bunu öğrenince bu toplantıya neden Başkan Yol’un, yani elektrikli traktörü zati üreten endüstricinin çağrılmadığını sordum iki yazıyla. Yanıt ağır bir tekzip ile geldi ve bana “tetikçi” diyerek hakaret etti Bakan. Bununla da kalmadı dava açtı.
Yerel mahkeme Bakan Varank’ın aleyhime açtığı tazminat davasını “Fikir ve söz özgürlüğü” çerçevesinde reddetti. Zira yazımda hakaret ve yanlış bilgi yoktu. Varank’ın elektrikli traktörle ilgili olumsuz tavrına yönelik teşebbüslerini eleştiren bir yazıydı. Haber değil analitik bir makaleydi. Ancak Varank, davayı temyiz ederek, İstinaf Mahkemesinde zorlama münasebetlerle, hukuk skandalı sayılabilecek bir kararla bu davayı lehine sonuçlandırmayı başardı.
Kararda yazılı birbirinden enteresan münasebetlerden şu kısmı okursanız anlayacaksınız:
“Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, davaya bahis yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde davalının, internette yer alan bir haber üzerine, doğruluğunu araştırmadan bu haberi temel alarak dava konusu argümanları gündeme getirdiği, olayın gerçek olup olmadığı kolay bir araştırmayla elde edilebilecek iken hiçbir araştırma yapılmadan görünür gerçekliğe ters yayın yapıldığı…”
Oysa bu toplantıyla ilgili bilgiyi şahsen toplantıya katılan mazotlu traktör üreticileri toplumsal medyalarında paylaşmışlardı. Ha bir de basın özgürlüğüyle kişilik pahaları karşı karşıya gelince çatışan iki paha tıpkı vakitte korunamazmış ve bu nedenle KAMU FAYDASI gözetilirmiş. Lakin kamu faydası gözetilmesi için “kişilik değeri”nden kelam edilen bireye hakaret edilmiş, iftira atılmış olması gerekir ki bunların hiçbiri yok.
Zaten benim için beklenen bir sonuçtu. Benim gerimde bir devlet erki ve hukuk gücü de yok. Bakan Varank haciz kararı çıkartarak 21 bin 650 lirayı tahsil etmek üzere icra takibi başlattı.
Yaklaşık 40 yıldır bu meslekteyim. Başladığımda Varank muhtemelen iki üç yaşında çocuktu. Dişimle tırnağımla gayret ettim. Daima HELAL PARA kazandım. Boğazımdan hak etmediğim bir kuruş bile geçmedi. Lakin Mustafa Varank benden alacağı parayı hak etmedi. Bu paranın onun için HELAL PARA olup olmadığını tekrar bir düşünsün.
Tabii ki haciz gelmesin diye bu parayı ne yapıp edip ödeyeceğim. Kendisinin ne yaptığını, ne yapmak istediğini, “fikir ve söz özgürlüğü kavramıyla ilişkisi”nin ne seviyede olduğunu çok âlâ biliyorum. Bilmeyenler, hakikati vakti gelince acı biçimde öğrenecekler. Daima o denli olmuyor mu zati.
Sizinle bu yazılarımın linklerini paylaşmak isterim lakin Varank büyük adaletin takviyesi ve mahkeme kararıyla yazılarımı da internetten kaldırtmayı başardığı için sizinle paylaşamıyorum.
Son olarak şunu söylemek isterim. Bakan Varank’a bana “tetikçi” dediği için hakaret davası açmadım. Zati çıkacak sonuç lehime olamayacaktı. Gerçekten bu çıkan sonuç da isabetli davrandığımı kanıtladı.
Ama buradan tabir etmek isterim ki, şimdiye dek kimsenin tetikçisi olmadım. İnandıklarımı yazdım. Hâlâ idealist olmanın bedelini ödüyorum. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı 1998’de keşfederek desteklemeye başladım. Bu daima devam edecek.
Ama yanlış bulduklarımı, yanılgıları da gücüm yetene kadar söylemeye, yazmaya devam edeceğim.
N’apim, tabiatım bu türlü.”