Ertuğrul Özkök bugünkü yazısında Çakal’ın ‘Cuma’ isimli kesiminden yola çıkarak “Haftanın Türk Popu, Türkiye müziklerinde cuma neden bu kadar değerli bir gün” başlığıyla müzik konusunu ele aldı.
Özkök’ün yazısı şöyle:
“Son iki haftada çıkan yeni Türk popu müzikleri ortasında “Cakal’ın” “Cuma’sı” Türk Hip Hop’unun değişik müziklerinden biri olmuş.
Dinlerken kendi kendime sordum:
Türk müziklerinde bu “Cuma” merakı nedendir?
Mesela Ahmet Kaya ile İbrahim Tatlıses’in “Saza Niçin Gelmedin” türküsünde şöyle bir dize var.
“Geçen Cuma gelecektin aylar oldu
gelmedin…”
Cakal’ın müziğindeki dize ise şöyle:
“Cuma Cuma Cuma senin görünce güler benim daima yüzüm…”
***
Milyonlarca Müslüman için “Cuma” kutsal bir gün.
Her Cuma WhatsApp’tan aldığım “Hayırlı Cuma” iletilerinin sayısına bakılırsa Cuma sevenler oldukça kalabalık.
(Şunu da söyleyeyim, son aylarda bu iletilerde bariz bir azalma var.)
Bu müzikleri söyleyenlere bakıyorum…
Ahmet Kaya ve İbrahim Tatlıses evvelki jenerasyonlardan ve Kürt.
Cakal ismiyle tanınan Emirhan Çakal ise 2001 doğumlu ve Bursa İnegöllü…
Yani Cuma merakının o denli coğrafik ve demografik bir özelliği yok.
***
Cuma benim için de çok kıymetli ve çok sevdiğim bir gündür.
Nedeni de çocukluğumdan beri hafta sonu tatilinin ruhsal olarak benim için Cuma öğlenden sonra başlamasıdır.
Tek nedeni de, sonraki gün okul yahut işin olmaması.
***
Acaba hepimiz, The Cure’un “Friday I’m in Love” müziğindeki üzere “Cuma Günleri Aşık mı oluyoruz…
Ama kime…
Tanrı aşkı mı…
Yoksa basbaya bir vücuda mi…
Ahmet Kaya’nın klibinde adres aşikâr. İki kız var lakin hangisi…
Biri başı örtülü, öteki başı açık…
Ben çıkaramadım.
HADİ GEL BENİM KOLLARIMA TESLİM OL
YA DA OBURUNUN YATAĞINDA REZİL OL
“Cakal’ın “Cuma’sı”, İbo ve Ahmet Kaya’nınkinden biraz farklı… Klibinde bu şarkıyı üstü çıplak söylüyor.
Vücudunun her yerinde dövmeler var.
Müziğin bir kısmında şu dizeler dikkatimi üzücü halde dikkatimi çekti:
“Hadi gel benim kollarıma teslim ol
Ya da git oburunun yatağında rezil ol.”
***
Nasıl bir özgüven patlamasıdır bu ya…
Cuma günü görünce yüzünde güller açan sevgilisine “Git istersen oburunun yatağına gir” diyor resmen.
Kendinin yataktaki performansından, öteki adamın ise “Beceremeyeceğinden” o denli emin ki; “Ama rezil olursun” diyor.
John Lennon, ünlü müziği “Jealous Guy’da” “Ben kıskanç bir herifim” derken, yeni Türk popunun yıldızlarının özgüvenine bakar mısınız…
***
Siz daha romantik bir “Cuma’cıysanız”, bu hoş tatil gününde Deniz Seki’nin “Aşk Denizi” albümündeki “Üzgünüm Aşkım” müziğini tavsiye ederim:
“Git gitmek istersen…
Bir gün pişman olup ta dönmek istersen
Bil ki sana aşık bu kadın
Burda değil artık
Üzgünüm Aşkım…”
SEKS YAPABİLECEĞİN VE SANA SORU
SORMAYACAK BİR SÜRÜ ERKEK VARKEN
BluTV’deki HBO üretimi “Idol” dizisinin yalnızca birinci kısmını izlemiş ve “Yok bu olmamış” demiştim.
Üstelik dizide son 10 yılda en sevdiğim müzikçi haline gelen “The Weeknd” başroldeydi…
“Harcamışlar çocuğu” demiştim birinci kısımdan sonra…
***
Bu hafta dizinin şu ana kadar yayınlanan öteki 3 kısmını de izledim ve görüşüm büsbütün değişti.
Yönetmen Sam Levinson, daha evvel yaptığı ve çok sevdiğim “Euphoria” dizisine ulaşmış.
Artık kökenine dönüp, Etyopya asıllı Abel Tesfaye ismini kullanmaya başlayan The Weeknd de çok güzel bir oyunculuk performansı gösteriyor.
Lilly Rose Depp sinemanın kıssasına çok uygun karakter çiziyor.
***
Dizinin ahlak anlayışı ve kültürü tabi ki ülkemizin “Yeni Normal’i” sayılan muhafazakarlığa pek uygun değil.
Dördüncü kısımda sinemanın kahramanı ve “İdol’ü” popstar kız, terkettiği eski sevgilisi aktörle yine buluşur…
Seviştikten sonra büyük bir bahçeye bakan balkonda çırılçıplak sarılırlar.
O sahnede terkedilen eski sevgili, eski sevgilisi kıza, niçin tekrar kendisini çağırdığını şu cümleyle sorar:
“Seks yapabileceğin ve sana soru sormayacak bir sürü erkek var…
Niye ben?”
Kızın karşılığı ise şu olur:
“Çünkü hiç biri sen değil…”
***
76 yaşımdayım ve bugüne kadar aşkta “Vazgeçilmezliğin” bu kadar kısa, kolay ve özlü bir tanımını görmedim.
Acaba hepimizin hayatında bu türlü bir “Vazgeçilmez öteki” var mıdır?
Ve biz hayatımızı o vazgeçilmezle mi sürdürüyoruz…
Bir de şu soru tabi:
Vazgeçilemez olan nedir?
Sevgi mi…
Güven duygusu mu…
Yoksa vücudun daveti mi…
***
Ha son bir nokta….
Kız “Çünkü hiçbiri sen değil” deyince eski sevgili de şunu söylüyor:
“Haklısın zira ben soru soruyorum…”
***
Vallahi ben de kendi hisseme şu derdim:
“Haklısın zira ben kıskanıyorum…”
BU ŞARKIYI JOHN LENNON’DAN
DAHA YETERLİ SÖYLEYEN BİRİ VAR MI
Idol dizisinin en mükemmel yanlarından biri müzikleri.
Bir kısmı özgün, bir kısmı ise eski müziklerin coverları…
Hemen hepsini Weeknd söylüyor.
Mesela ikinci kısımdaki “Family”şarkısı bence şimdiden klasikler ortasına girdi.
The Weeknd, Suzan Son’la birlikte söylüyor.
Dördüncü kısımda ise benim için tam manasıyla sürpriz olan bir müzik var.
The Weeknd, John Lennon’un efsane “Jalous Gay” müziğini coverlamış.
Jalous Gay, John Lennon’un, Beatles dağıldıktan sonra 1971’de yaptığı Imagine albümünün en güçlü ikinci müziğiydi.
Biraz o günün ruhuna çok uyan “Imagine” müziğinin gölgesinde kaldı.
Daha sonra 1981’de Roxy Music de söyledi ve tekrar hit oldu.
***
“Ben yalnızca kıskanç bir herifim” diyen bir müzik.
Ben dahil bir çok erkeğin ruhunun derinlerinde, her türlü şuurunun en altındaki hislerden biri.
Aradan 52 yıl geçti.
Hiç bıkmadım bu müzikten. Daima şunu düşündüm.
Bu şarkıyı John Lennon’dan daha âlâ söylemek mümkün değildir.
The Weeknd bugünün ruhuna çok yeterli uyarlamış.
***
Ama bu müzik bizim kuşaklarımız için o yılların, 68 sonrasının, cinsel özgürlüklerin, “Karşı Kültür” hareketlerinin, müsesses nizamların yıkılış yıllarının fon müziğiydi.
O nedenle benim için hala bu şarkıyı John Lennon’dan daha uygun söyleyecek biri olamaz.
Hele hele hayal ettiğimiz dünyaların enkaza döndüğü şu günlerde yükselen muhafazakar popülizme karşı “Beni benimle bırak” diyebileceğim müziklerden biri bu.
O nedenle John Lennon’dan asla vazgeçmem abi…
BU YAZ KIYIDA ASTEROİTLERİN
ALTINDA BİR ZEKİ MÜREN NASIL OLUR
Haziran ayının yeni müzikleri ortasında benim için bir diğer sürpriz de Zeki Müren’in “Sevmek Günah Değildir” müziğinin cover’ı oldu.
Hani o “Sevişmek ah ne güzeldir, yıldızların altında” nakaratından bildiğimiz, kollektif Türkiye hafızamızın şarkısı…
“Abs ve Koik” düzenlemiş.
Ne o denli “Cıstak cıstak”, ne o denli “Bum bum…”
Trompetlerle zenginleştirilmiş “Allegro ma non troppo”, süratli fakat o kadar değil bir ritm…
Ben çok sevdim.
Bu yaz yıldızların ve hergün yenileri keşfedilen asteroitlerin haltında Zeki Müren dinlemek bence çok uygun alacak.
Hele hele çabucak ardına bu Cuma çıkan yılların “Portofino” müziğinin Victor Bliac ve DJ Razz tarafından yapılmış Beach versiyonunun da eklerseniz, kusursuz bir yaz akşamüzeri olur.
SEÇİM ÖNCESİ ANTİDEPRESAN’DIK
SEÇİM SONRASINDA SAYKODELİK
Son iki haftanın en sevdiğim Türk pop müziklerinden biri de Nazan Öncel’in Cem Adrian’la birlikte söylediği “Saykodelik” oldu.
Nazan Öncel, dinlemeye bıkmadığım sanatkarlarımızdan biri…
“Gitme kal bu şehirde” hayatımın olmazsa olmaz müziklerinden biridir.
Oradaki “Söyle bize neler oldu” cümlesi, kimbilir kaç bireyden duyduğum oldukça ulusal bir yakınmanın sözüdür bu ülkede.
Tabi bir de “Gidelim Buralardan…”
Cem Adrian’la ikisi bence şahane bir düet olmuş…
Bu hafta dikkatimi çeken iki öteki müzik da şunlar:
(*) Semicenk ve Doğu Swag: “Pişman Değilim” (Spotify Türkiye listesinde 1 numara)
(*) Muraz Boz: “Derin Mevzular”